Sohbet Yazısına Örnek, Kısa Söyleşi Yazısı Örnekleri
Sohbet yazıları, samimi ve içten bir üslupla, genellikle günlük hayat, kişisel deneyimler, toplumsal olaylar veya çeşitli konular üzerine düşüncelerini paylaştığı bir yazı türüdür. Sohbet yazılarında yazar, okuyucuya doğrudan hitap eder gibi bir anlatım tarzı kullanır ve genellikle resmi olmayan, sıcak bir dil tercih edilir.
Sohbet Yazısı Örneği 1
Ahmet
ve Mehmet, uzun bir aradan sonra bir kafede buluşmuşlardı. İkisi de
yoğun iş temposundan biraz uzaklaşmak, eski günleri yad etmek için
heyecanlıydı. Ahmet kahvesini yudumlayarak Mehmet'e dönüp sordu:
Mehmet, uzun zamandır görüşemedik. Neler yapıyorsun? İşler nasıl gidiyor?
Mehmet iç çekerek gülümsedi:
Ahmet,
sorma dostum. İşler yoğun, hayat koşturmacası hiç bitmiyor. Sabah kalk,
işe git, akşam eve dön... Hep aynı döngü. Ama şikayetçi değilim, hayat
böyle işte.
Ahmet başını sallayarak onayladı:
Haklısın.
Ben de aynı durumdayım. Sabahın köründe uyanıp trafiğe takılmak, akşama
kadar toplantılarda boğulmak... Eskiden her hafta sonu buluşurduk, şimdi
ayda bir zor görüşüyoruz.
Mehmet bir an duraksadı ve kahvesinden bir yudum aldıktan sonra tebessümle ekledi:
Ahmet,
eski günleri özlemiyor musun? Üniversite yıllarında her fırsatta dışarı
çıkardık. O günler başkaydı. Her şey daha basitti.
Ahmet gözlerini uzaklara dikip hafifçe gülümsedi:
Özlemez
miyim? O günlerde sorumluluklarımız daha azdı. Şimdi iş, aile, gelecek
kaygıları derken kendimize bile vakit ayıramıyoruz.
Mehmet başını sallayarak devam etti:
Aynen
öyle. Geçenlerde sosyal medyada eski fotoğraflarımıza denk geldim. Ne
kadar eğleniyormuşuz! Şimdi her şey daha planlı, programlı ve yorucu.
Ahmet içini çekerek:
Aslında zaman ayırmaya çalışsak yine yapabiliriz. Sadece eskisi kadar spontane olamıyoruz. Belki de büyümek bunu gerektiriyor.
Mehmet biraz düşündükten sonra gülümseyerek:
Aslında
haklısın. Fakat bazen kendimize küçük kaçamaklar yapmamız lazım. Mesela
hafta sonu küçük bir kaçamak yapalım mı? Eski günlerdeki gibi doğa
yürüyüşü yapabiliriz.
Ahmet'in gözleri parladı:
Harika bir fikir! Hem kafa dağıtmış oluruz hem de biraz temiz hava alırız. Şehir hayatı insanı gerçekten bunaltıyor.
Mehmet onaylayarak ekledi:
O
zaman plan yapalım. Cumartesi sabah erkenden çıkalım, doğada güzel bir
yürüyüş yapalım. Sonrasında bir yerde kahvaltı ederiz. Hem bu rutinden
biraz olsun sıyrılmış oluruz.
Ahmet heyecanla:
Kesinlikle!
Ne zamandır böyle bir şeye ihtiyacım vardı. İyi ki buluştuk bugün.
Bazen böyle yüz yüze sohbet etmek her şeyden daha değerli.
Mehmet gülümseyerek Ahmet'in omzuna dokundu:
Aynen dostum. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, dostlarla yüz yüze sohbet etmenin yerini hiçbir şey tutamaz.
Ahmet kahvesini son yudumlayarak:
O halde planı kesinleştirdik. Cumartesi sabah 7’de buluşuyoruz. Sen rotayı belirle, ben de kahvaltı işini hallederim.
Mehmet gülerek:
Anlaştık dostum! İşte gerçek dostluk böyle bir şey. Hayat ne kadar meşgul olursa olsun, araya böyle molalar koymak şart.
Ahmet
ve Mehmet, planlarını netleştirip kahkahalar eşliğinde sohbet etmeye
devam ettiler. Geçmişin tatlı anılarını yad ederken, geleceğe dair yeni
güzel anılar biriktirme kararı almışlardı.
Sohbet Yazısı Örneği 2
Kış aylarını sevenlerden misin yoksa yazı mı tercih edersin? Bu, yıllardır dost meclislerinde konuşulan, hatta bazen ufak çapta tartışmalara neden olan bir konu. Ben hep kışı sevmişimdir, ama etrafımdaki çoğu insan yaz insanı. Şöyle bir düşündüğümde, belki de kışın verdiği o içe dönüklük ve huzur hissi bana daha yakın geliyor.
Mesela, dışarıda kar taneleri yavaş yavaş süzülürken, pencerenin kenarında oturup sıcak bir kahveyle kitap okumak gibisi var mı? Yazın sıcakları, nemi derken bir türlü o rahatlığı bulamıyorum. Ama tabii ki yazın da güzellikleri yok değil; sahilde yürüyüşler, serin sulara atlamalar, dondurma keyfi... Bazen düşünüyorum da acaba yaz insanı olsaydım hayatı daha mı çok dışarıda geçirirdim?
Geçen gün bir arkadaşımla bu konuyu konuşurken, “Kış insanı olmak biraz melankoliklik gerektirir” dedi. Gülüştük ama düşününce haksız sayılmaz. Kışın getirdiği o derin sessizlik ve sakinlik herkese göre değil. Bazı insanlar güneşi görünce enerji doluyor, kendini sokağa atıyor. Bense tam tersi, yağmurun ve karın getirdiği sessizlikte daha çok huzur buluyorum.
Bir de şu kışlık kıyafet meselesi var tabii. Kışın mont, atkı, bere derken iyice sarınıyoruz ama yazın tek bir tişörtle dışarı çıkmak ne kadar kolay değil mi? Ama işin içine tarz girince işler değişiyor. Kışın kombin yapmanın keyfi bambaşka! Kat kat giyinmek, farklı dokular ve renkleri bir araya getirmek insana başka bir mutluluk veriyor.
Öte yandan, yazın enerji dolu sabahları da güzel. Sabah erken saatlerde yapılan yürüyüşler, deniz kenarında yapılan kahvaltılar gerçekten insana farklı bir dinamizm kazandırıyor. Ama gel de bunu kışın sıcacık yorganın altından çıkmayı sevmeyen bir insana anlat! O yüzden yaz insanları hep daha sosyal gibi gelir bana.
Bu arada, geçenlerde bir yazı okudum; meğer insanların mevsim tercihlerinin kişilik özellikleriyle doğrudan bağlantısı varmış. Mesela, yaz mevsimini sevenler daha dışa dönük, hareketli ve maceracı oluyorlarmış. Kış insanları ise daha içe dönük, sakin ve detaycıymış. Buna ne kadar inanırsın bilmem ama bana mantıklı geldi.
Aslında insan hangi mevsimi severse sevsin, önemli olan o mevsimi en güzel şekilde yaşamayı bilmek değil mi? Yazın tadını çıkaranlar, denizin, güneşin ve uzun günlerin keyfini sürerken; kışı sevenler de kitaplarını, sıcak içeceklerini ve huzurlu atmosferlerini değerlendirmeli.
Sonuç olarak, ben hala kış insanıyım ama yazın güzelliklerini de inkar edemem. Arada sırada deniz kenarında bir gün batımı izlemek veya sıcak bir yaz akşamında dışarıda dostlarla vakit geçirmek de güzel olur. Her mevsimin kendine has güzellikleri var ve aslında belki de mesele, o güzellikleri fark edebilmekte yatıyor.
Sen hangi mevsimi seviyorsun? Yaz mı, kış mı? Yoksa sonbaharın o romantik havası mı daha cazip geliyor? Herkesin kendine göre bir mevsimi olduğu kesin, değil mi?