Besle Kargayı Oysun Gözünü Konulu Kompozisyon Örneği

Besle Kargayı Oysun Gözünü: Hayat en büyük Öğretmendir
Hayatın, en büyük öğretmen olduğuna kim itiraz edebilir? Nice kitaplar okuruz, nice sözler duyarız ama asıl öğrenmeyi, kan-ter içinde yaşarken ediniriz. Özellikle insan ilişkileri… Güvenin, vefanın, sadakatin, minnettarlığın değerini anlatan cümleler çoktur; fakat en iyi ders, yaşanmış acılardır. "Besle kargayı, oysun gözünü" atasözü de tam böyle bir hayat gerçeğini, kısa ama keskin bir biçimde önümüze serer. Bu söz, hem bir uyarı hem de bir hayıflanmadır. İyilik yaptığın kişiden kötülük görmek, bazen bir insanın ruhunu en çok acıtan tecrübedir.
İyilik yapmanın, insanın doğasında var olduğunu düşünenlerdenim. En azından çoğumuzun içinden gelir el uzatmak, bir omuz vermek, yaraları sarmak. Ama işin en can yakıcı kısmı, yardım ettiklerimizin dönüp bize zarar vermesidir. Bu atasözü, sadece bir hayvan benzetmesi değildir. Karga, burada nankörlüğü, ihaneti ve vefasızlığı temsil eder. Oysa ki karga da bir canlıdır. Aç kalınca doyurulur, yalnız kalınca sahip çıkılır. Ama bazen, bu sahip çıkılan varlık, gözünü dahi oymaktan çekinmez. İşte o zaman, insanın içi burkulur. "Ben nerede hata yaptım?" sorusu yankılanır zihin duvarlarında.
Bir Dostun Hikâyesi
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim bir dostumla yaşadığım bir olay, bu atasözünü bana iliklerime kadar hissettirdi. Çocukluk arkadaşım Arif... Aynı sokakta büyüdük, aynı topa vurduk, aynı kızlara âşık olduk, aynı okula gittik. Onu kardeşimden ayırmazdım. Üniversiteyi kazandıktan sonra şehir dışına gitti ama bağımız hiç kopmadı. Ailemizin bir ferdi gibi gelip giderdi. Maddi olarak sıkıntıya düştüğünde, hiç düşünmeden borç verdim. İş kurmak istediğinde kefil oldum. Hatta bir keresinde evini ipotek ettirmemek için kendi arabamı sattım, yeter ki o dara düşmesin diye.
Gelgelelim, işler iyi gitmeye başlayınca Arif değişti. Önce telefonlarıma çıkmamaya başladı. Sonra kulağıma dedikodular gelmeye başladı. Arkamdan konuşmalar, iftiralar… Borcunu hatırlattığımda, yüzüme bile bakmadı. Sonunda, ortak arkadaşlarımız bile ondan uzaklaştı. Ama ben hâlâ anlam veremiyordum. "Bu kadar iyilik yaptığım bir insan, nasıl olur da böyle bir nankörlük yapar?" diye günlerce kendime sordum. İçim acıdı. Uykusuz kaldım. Kalbim kırıldı, güvenim yıkıldı. O gün anladım: Besle kargayı, oysun gözünü…
İyilikten Maraz Doğar mı?
Bu atasözü, her ne kadar doğru olsa da insanın iyilik yapma dürtüsünü köreltmemeli. Çünkü iyilik, sadece karşıdakine değil, aslında kendimize yaptığımız bir yatırımdır. İnsanın vicdanı, başkalarına faydalı oldukça daha huzurlu çalışır. Fakat burada farkına varmamız gereken şey, her iyiliğin aynı derecede karşılık bulmayacağıdır. Herkese aynı güveni duymak, herkese aynı samimiyeti sunmak, her zaman doğru sonuçlar vermez. Bu, hayatın adaletsizliği değil, doğasının ta kendisidir. Bazı insanlar için sen ne kadar iyiysen, o kadar kullanışlısındır.
Bir başka örnek; bir öğretmen arkadaşım, okulundaki bir öğrencisine elinden gelenin fazlasını yaptı. Ayakkabısı yoktu, aldı. Karnı açtı, yemeğini paylaştı. Ailesi ilgilenmiyordu, o ilgilendi. Ama çocuk büyüdükçe, başkalarının yönlendirmesiyle öğretmeni hakkında iftiralar attı. Sonunda o öğretmen soruşturma geçirdi. Herkes öğrenciyi savundu. Gerçekler aylar sonra ortaya çıktı ama olan olmuştu bir kere. Öğretmenin gözündeki umut sönmüştü. "Ben neyi yanlış yaptım?" sorusu, hayatının geri kalanında onunla birlikte dolaşacaktı.
Nankörlüğün Psikolojisi
Peki insanlar neden nankör olur? Bu soruyu kendime çok sordum. Araştırdım, okudum. Meğer nankörlük, bazen karakterle ilgili bir eksikliktir, bazen de kişinin kendi yetersizliklerini bastırma çabasıdır. İyilik gördüğü kişiye minnet duymak yerine, onu kendisine borçlu hissetmekten rahatsız olan insanlar vardır. Onlara göre senin yardımın, onların acizliğini ortaya koyar. Bu da egolarına ağır gelir. Dolayısıyla sana karşı bir öfke geliştirirler. Oysa ki sen sadece insanlık görevini yapmışsındır.
Bir başka sebep de alışkanlık. Sürekli iyilik gören bir insan, bunu hak ettiğini düşünmeye başlar. Artık senin yardımın ona sürpriz değil, zorunluluk gibi gelir. Bir gün yardım etmediğinde ise düşman kesilir. Çünkü senin görevin, onun ihtiyaçlarını karşılamaktır ona göre. Bu tür insanlar, hayatlarına giren her iyi kalpli insanı birer hizmetkâr gibi görür. Ve günü geldiğinde, gözünü oymakta da tereddüt etmezler. Çünkü gözünün nurunu senin verdiğini unutmuşlardır.
Kargaların Göz Oyduğu bir Dünya
Günümüz toplumunda bu atasözünün geçerliliği belki de hiç olmadığı kadar fazla. İnsanlar çıkarları için ilişkiler kuruyor, menfaatleri bittiğinde sırt dönüyor. Sosyal medyada bile insanlar birbirlerini kullanıyor, tükettikten sonra terk ediyor. Dostluklar, sevgiler, hatta aile bağları bile neredeyse “kullan-at” sistemine dönüşmüş. Hal böyle olunca, iyilik yapan insanlar da kendini sorgular hale geliyor. "Acaba iyi kalmak aptallık mı oldu?" sorusu, gittikçe yaygınlaşıyor.
Ama işte burada direnmemiz gerek. Her karga göz oymuyor. Her iyilik, ihanetle sonuçlanmıyor. Her insan, nankör değil. Hâlâ vefalı dostlar, sadık sevgililer, minnettar öğrenciler, dürüst çalışanlar var. Sadece biz, bir kere karga tarafından gözümüz oyuldu diye tüm kuşlardan korkar hale gelmemeliyiz.
Ders Almak, Kötüleşmek Değildir
Bu atasözü, aslında bize kötü olmayı değil, akıllı olmayı öğütler. Herkese kapını açma, herkese güvenme, iyiliğini akıllıca yap der. Çünkü insanı yıkan şey kötülük değil, beklenmeyen kötülüktür. Sevdiğin, inandığın, uğruna fedakârlık yaptığın birinden gelen ihanet, en ağır yüktür. Ama bu yük, seni yerle bir etmek zorunda değil. Belki biraz daha temkinli, biraz daha seçici olmayı öğrenirsin. Ama özünü kaybetmeden…
Bir çiçek düşün, her gelenin kopardığı. Ama hâlâ büyümeye çalışıyor. Güneşi gördüğünde yönünü çeviriyor. İşte sen de öyle ol. Kırılan dalların olabilir, koparılan yaprakların… Ama yeniden yeşerecek toprağın varsa, hâlâ umut var demektir.
Besle Kargayı Oysun Gözünü Kompozisyonu ile ilgili Sorular ve Cevaplar
1. "Besle kargayı, oysun gözünü" atasözü ne anlama gelir?
Bu atasözü, iyilik yapılan kişinin nankörlük yaparak yardım edene zarar vermesi anlamına gelir. Yapılan iyiliğin karşılığının kötülükle alınması durumlarını ifade eder.
2. Nankörlük neden insanı bu kadar derinden etkiler?
Çünkü insanlar genellikle yardım ettikleri kişilere duygusal bağ kurar, onları sevdikleri için destek olurlar. Nankörlük, sadece yapılan iyiliğe değil, o iyiliğin arkasındaki sevgiye ve güvene ihanettir. Bu da insanın içini acıtır.
3. Bu atasözüne göre hiç kimseye yardım etmemeli miyiz?
Hayır. Bu atasözü, yardım etmemeyi değil, yardım ederken dikkatli olmayı öğütler. İnsanlara yardım etmek güzeldir ama her insan bunu hak etmeyebilir. Temkinli olmak, iyi kalpli olmaya engel değildir.
4. Bir kere ihanete uğrayan biri nasıl iyileşebilir?
Zamanla, düşünerek ve güvenilir insanlarla yeni bağlar kurarak… İnsanlara olan güvenimizi yitirsek de, hayata olan inancımızı kaybetmemeliyiz. Herkes kötü değildir. Doğru insanlar hâlâ vardır.
5. Bu kompozisyondan çıkarılacak en önemli ders nedir?
İyilik etmek güzeldir, ama herkese değil. İnsan ilişkilerinde dikkatli olmak, kalbimizi korumanın en önemli yoludur. Ve her yaşadığımız kırgınlık, bizi kötü biri yapmamalı; sadece daha güçlü, daha akıllı biri yapmalı.